...MİLLİ MESELELER
“Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber; Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber!”
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
 
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi!
 
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni târîhe" desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.
 
"Bu, taşındır" diyerek Kâ'be'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle...
Merhum Mehmet Âkif ERSOY
(Safahât, Altıncı Kitap, Âsım)
KASİDE- ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE (İsmail COŞAR)
“Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyin, onlar diridirler fakat siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi, 2/154)
Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü...
Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,
Işık ışık, dalga dalga bayrağım!
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
 
Sana benim gözümle bakmayanın,
Mezarını kazacağım!
Seni selamlamadan uçan kuşun,
Yuvasını bozacağım!
 
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar;
Yurda ay-yıldızının ışığı yeter.
 
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yeryüzünde yer beğen,
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!..
Arif Nihat ASYA
“Bayrakları bayrak yapan , üstündeki kandır; toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır!.”

MİLLÎ BİRLİK ve BERABERLİĞİMİZE KAST EDEN BÜTÜN ELLER KIRILMALIDIR

  • Mustafa Kemal Atatürk

    "Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini, daha sonra da istiklâl ve istikballerini kaybetmeye mahkûmdurlar!"

    "Bir millet sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez."

    "Millî hedef belli olmuştur; ona ulaşacak yolları bulmak zor değildir. Önemli olan, çetin olan o yollar üzerinde çalışmaktır. Denebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz; yalnız tek şeye çok ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak! Toplumsal hastalıklarımızı incelersek temel olarak bundan başka, bundan önemli bir hastalık keşfedemeyiz; hastalık budur. O halde ilk işimiz, bu hastalığı esaslı bir şekilde tedavi etmektir; milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun doğal sonucu olan refah ve mutluluk, yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır."

  • Alparslan TÜRKEŞ

    "Türkiye'nin yükselişi ithal fikirlerle olamaz! Hiçbir yabancı, Türkün menfaatlerini Türk milletinin kendisi kadar düşünemez!"

    "Toprak bütünlüğümüzü, devletimizin ve milletimizin bölünmezliğini hedef alan hâinlere karşı Türk milleti olarak ayağa kalkmalıyız!"

  • Mehmet Feyzi Efendi

    “Vatan şarttır. Vatanı korumak; ırzını, namusunu ve dinini muhâfaza etmektir. Çünkü bunlar, vatanla muhâfaza olunur. Vatana hürmet, şühedâya, ecdâda hürmettir. Her günâh, her suç bağışlanabilir; ama vatana ihânet suçu başka! Vatana ihânet, nesilden nesle, batından batına intikâl eder.”

    “Milliyetimiz gelişirse, İslâmiyet gelişir...”

    “...Her millet evvelâ kendi millî bünyesini ıslâh etmeli; sonra İslâm milletleri el ele vermeli. Çünkü, kendi başına ayakta duramayan kimseler, el ele verince daha çabuk yıkılırlar ve düşerler!”

  • Musa Özdağ:

    "Hiç kimse bedenini kemiren ve onu yok etmeye çalışan mikroplara karşı, onları yok etmek veya tesirsiz hale getirmek için yaptığı mücadeleden ötürü ayıplanamaz ve kınanamaz. Tam tersine bedenini korumak ve kollamak için herhangi bir çalışma yapmadığı zaman ayıplanır ve kınanır. Aynen öyle de yurduna, milletine, mukaddesatına ve töresine yapılan saldırılara ve imha hareketlerine karşı da aynı duyarlılıkla çağın gerektirdiği silahlarla karşı koyma ve tesirsiz hale getirme faaliyetleri yüzünden hiçbir millet ayıplanamaz ve kınanamaz. Tam aksine adı geçen değerler uğruna ilgili türden düşmanlara karşı mücâhede ve mücâdele etmemek ayıptır; bırak ayıbı, böylesine bir vurdumduymazlık ihanettir. Yüce Rabbimiz bizleri böyle bir ayıptan ve böylesine bir ihanetten muhâfaza buyursun, âmîn!"

“Türk-İslâm Davasının Büyük Mütefekkiri Mehmet Feyzî Efendi (ö. 1989) ve Türk Dünyasına Birlik Reçetesi: İslâmiyet Ruhumuz, Türklük Bedenimizdir.”

"...Mehmet Feyzi Efendi’de dînî ve millî kimlik birleşmiş, adeta ayrılmaz bir bütün teşkil etmiştir. Onun bu kimliğinin tabii bir neticesi olarak kendisi, Türk ve İslâm dünyasının problemlerine de bir bütün halinde bakmış; dinî ve millî değerlerin birlikte yaşatılması gerektiğini hayatı boyunca ısrarla dile getirmiştir. Onun tespitlerine göre “mefâhir-i dîniyye, mefâhir-i milliyye ve sadâkat-i vataniyye” denilen üç değere birden sahip çıkılması gerekmektedir. Yani dinî değerlere, millî değerlere ve vatana birlikte sahip çıkarak, bu üçlünün ayrılmasına aslâ müsaade edilmemelidir.Çünkü bu üçü bir arada oldukça onulmayacak, tedavi edilmeyecek hiçbir yara ve hastalık yoktur. Bu demektir ki, bugün karşı karşıya kaldığımız problemlerin ana sebebi, “üçlü sac ayağı” diyebileceğimiz “din, milliyet ve vatan” ile ilgili konularda gösterdiğimiz zaaf ile bunların parçalanması ve adeta birbirlerine düşman gibi gösterilmesidir..." Yazının devamı

Vatanın dört bir köşesinde; Irak ve Suriye sınırında şehit düşen askerlerimize Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı diliyoruz. Kanımız aksa da zafer İslâm'ındır!